İnsanın siyasetçileri değerlendirmesi çok zor olur mu bilmiyorum…
Ancak son yıllarda herkesin bir ‘Siyaset Mühendisliği’ edasıyla davrandığını..
Bunun yanında pek çoğumuzun balık hafızalı olduğunu düşünürsek..
Söylenen sözlerin..Verilen söz ve vaadlerin izleri uçup gidiyor zaten..
Bunları dert etmeyelim..
Her neyse siyaset gerçekten zor iştir.
Zaman ve zemindeki değişimler de siyasetçilerin şartlarını sürekli değiştirir. Siyasetçi genellikle övgü ve takdir beklemeden hizmet vermek zorundadır. Ama bu ne yazık ki pratikte öyle değil…
Çünkü bizim siyasetçilerimiz genellikle övgü ve takdir olmadan yapamazlar..Eleştiriye pek fazla tahammülleri yoktur…
Tek kapısı olan bir binaya da benzetmek mümkündür siyaseti…
Dürüst siyaset yapan kişinin servetini, vaktini, çoluğuna çocuğuna ayıracağı zamanı ve en önemlisi de sabrını alıp götürür.
Siyaset aslında millete hizmet etme sanatıdır..
Her siyasal parti, süreç içinde kurulur, teşkilatlanır, kendini halka tanıtmaya çalışır..
Halkla bütünleştiği zaman iktidar olur…
Bütünleşemez ise habire seçim kaybeder durur..
Bu türden partiler “Küçük olsun benim olsun” zihniyetiyle bir şekilde varlıklarını da devam ettirir…
Tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi gibi..
Aslında CHP, klasik siyasal partilerden çok farklı olması gereken bir partidir…
Ancak Cumhuriyeti kuran ve demokrat olduğunu iddia eden CHP’de demokrasi, hak, hukuk ve özgürlük ne kadar var?
Adında Halk olan CHP, halka ne kadar yakın?
Bu soruların yanıtını uzakta aramanıza gerek yok…
Son yıllarda yapılan seçimlerde CHP’nin aldığı oylara bakarsanız…
Cevabını bulmuş olursunuz…
İstanbul ve Ankara’da CHP, 12 Eylül 1980 öncesi belediye başkanlarını çok büyük oy oranlarıyla kazanıyordu…
CHP’nin kendi kısır iç çatışmaları bir değirmen gibi kendilerini öğütüp eritiyor.
Sürekli yaşanan parti içi iktidar mücadeleleri CHP’lileri canından bezdirmeye yetiyor da artıyor bile..
Yönetimi elinde bulunduranlar, kendilerine muhalif yada rakip” gördüklerini imha ediyor, görevden aldırıyor.
Son örnek Mersin İl Yönetiminden…
30 Mart yerel seçimlerinin Mersin’deki sorumlusu gibi gösterilen seçimle İl Başkanı seçilen Mehmet Faruk Akar görevden alınıyor..
Yerine kim yada kimlerin getirdiği önemli olmayan Abdullah Özyiğit “Kayyum” il başkanı olarak atanıyor…
İl teşkilatı demokratik olmayan yollardan değiştiriliyor..
Görevden alınma yetmiyormuş gibi…Kayyum olarak atanan İl Başkanı ve arkasındakiler kongreye kadar götürüp, yeni yönetime partiyi teslim etmek yerine kendileri aday olup, İl Teşkilatını ele geçiriyor..
İş tabi ki burada bitmiyor..
Çünkü CHP’nin genlerinde bulunan iç çekişme ve ayrışma devam ediyor..
İl Yönetimi ve onları destekleyenlerin kendilerine Muhalif gördükleri(!) başta Tarsus olmak üzere üstelik demokratik yolla seçimle işbaşına gelmiş olmalarına rağmen çok sayıda İlçe Başkan ve yönetimlerini görevden alıyor…
Yerlerine Kayyum atıyor…
CHP’nin geleceği kimin umurunda?
Varsa yoksa ‘Benim adamım olsun”…
İlçe Başkan ve Yöneticileri değişiyor..
Hemde Genel seçimlere 5 ay kala..
Yahu bari seçime çeyrek kala bu çekişmeleri bırakın partinizde demokrasiyi işletin..
Seçimle geleni seçimle gönderin..
Sizin Parti delegelerinize, o delegeleri seçen üyelerinize hiç mi güveniniz yok?
Bırakın ‘Senin adamın-Benim adamım’ muhabbetini de partinizin içinde demokrasiyi işletin..
Gidin halka varsa projelerinizi anlatın…
Haktan, hukuktan, demokrasiden ve özgürlükten bahsediyorsunuz..
Ama bunları kendi içinizde uygulayabiliyor musunuz?..
Söylemlerinizde halk için istediğiniz hukuk ve demokrasiyi önce kendi içinizde yaşama geçirin..
‘Biz neden iktidar olamıyoruz’ diye boşuna hayıflanmayın..
Şimdi CHP’nin Mersin İl Başkan ve Yönetimine de bir çift sözümüz olacak:
Tarsus’ta seçimle gelip anti demokratik bir şekilde görevden aldığınız CHP İlçe Başkanı ve yönetimi seçimde yeniden aday olup, kazanırsa siz ne yapacaksınız?
İstifa mı edeceksiniz???
Yoksa “Dün dündür, bugün bugündür” diyerek, sineye mi çekeceksiniz?